Otizm Dünyası

Otizm Dünyası

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nde gelecek nesillerin sağlık hakkı

1940 yılından önce otizm denen hastalık tanımlanmamıştı. 1970’li yıllardan bu yana görülme sıklığında belirgin artış olduğu biliniyor.

Son 70 yılda değişen ne oldu da bu hastalık sıklıkla 3 yaşından itibaren çocukları etkilemeye başladı? Göz teması kurmayan, kendi dünyalarında yaşayıp çevreyle ilgilenmeyen, konuşmayan bu çocukların beyinleriyle birlikte barsaklarında da sorun olduğu ve besin allerjilerinin olduğu bilinmektedir.

Yaramaz çocuğun tıbbi karşılığı olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu her geçen gün artan sıklıkla çocuklarımızı etkilemektedir. Sağlıklı çiftler çocuk sahibi olamamakta ya da akraba evliliği ve genetik bir hastalıkları olmadığı halde çocukları zeka özürü olmaktadır. Herhangi bir okulun rastgele seçilecek sınıfında, derslerinde ve sosyal ilişkilerinde başarılı olan çocuk sayısı gün geçtikçe azalmaktadır. Çocuklarımıza neler oluyor?

Son 100 yıl içinde yaşantımızı etkileyen her ne ise, işte o çocuklarımızı etkiliyor. Bilimsel verilerin ışığında suçlanabilecek ilk etken ağır metallerdir. Fabrikaların üretim atıkları, kurşunlu benzin ve mazotun kurşun atıkları 100 yıldır çevremizde bulunuyor. Solunum yoluyla, yiyeceklerle ve derimizden vücudumuza giriyor. Alüminyum tencere ve kapları uzunca bir süre kullanıldı. Amalgam dolgularda bulunan cıva, her çay içişimizde bir miktar daha vücudumuza girdi. Aşılarda hala cıva, alüminyum var. Denizlerimizden çıkan balıkların hemen tamamında ağır metaller var. Ağır metaller topraktan, sudan, hayvanlardan dolayı yıllar boyunca bedenimize girdi. Belki bir porsiyon balıktan ya da amalgam diş dolgusundan alınan ağır metalin bir önemi yoktur ancak burada önemli olan ağır metallerin sürekli alınıyor olması nedeniyle oluşturdukları birikim etkisidir.

Vücuda giren ağır metaller en çok kemik ve beyin dokusunu seviyor. Her insanın kendine özel direncine bağlı olarak, biriken ağır metaller hastalık oluşturma potansiyeli oluşturuluyor. Günümüzde Alzheimer hastalığından, şeker hastalığına kadar geniş bir yelpaze içinde yer alan kronik hastalıkların nedeni olarak ağır metaller suçlanıyor.

Daha anne karnından başlayarak etkili olan ağır metaller en ağır darbesini çocuklarımıza vuruyor. Çevreden aldığı ağır metalleri kemik dokusunda bulunduran kadın, hamile iken yaşadığı stres sonucu kanda oranı değişen hormonların etkisiyle kemiklerinden kana ağır metallerin geçmesine neden oluyor. Anne kanından bebeğe geçen ağır metaller henüz gelişmekte olan bebeğin beyin dokusunu etkiliyor. Ağır metallerin etkisi, bebeğin genetik olarak gelişen beyin yapılanma ve çalışma özellikleriyle hamileliğin dönemine bağlı olarak değişim gösteriyor. Kimi bebeklerde doğum anında sorun olduğu saptanırken kimi 1 yaşında kimleri ise 3 yaşında ve hatta 7 yaşında beyin gelişim ya da çalışma anormallikleri ortaya çıkartıyor.

Bilimsel kaynaklar; kurşunun hamileliğin 12.haftasından itibaren anneden fetüs’e geçmeye başladığını, kurşunun beyinde öncelikle beyin ön bölgesini, beyinciği ve hipokampus’u etkilediğini; Moleküler, hücresel ve hücrelerarası düzeyde kronik hasar oluşturduğunu; Kan-beyin engelinin bozulmasına yol açarak kandan beyne girmemesi gereken maddelerin geçişine neden olduğunu; Zeka düzeyinde azalma, dikkat eksikliği, hiperaktivite, sosyal ilişkilerde bozulma ve bunama ile kemik dokusundaki kurşun oranı arasında belirgin ilişki olduğunu bildiriyor.

Son yıllarda otistik çocukların ağır metal uzaklaştırıcı kelasyon tedavisinden %75 oranda fayda gördükleri bilinmesi, ağır metal etkisinin ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Ağır metallerden kaçışın mümkün olmadığı günümüz yaşam koşullarında hiç değilse çocuk sahibi olmaya karar veren çiftlerin ağır metal tahlili yaptırmaları, çocuklarımızın geleceğini düşünme ve haklarını koruma konusunda önemli bir önlem olacağı açıktır.

Dr Güçlü Ildız /Nöroloji Uzmanı
İhlas
Toplam 836996 ziyaretçi (1674268 klik) burdaydı!
ARTIK BU ADRESTEYİM ;