Otizm Dünyası
DUYUSAL ENTEGRASYON
Duyusal Entegrasyon Yetersizliği
Duyusal Entegrasyon Kuramı Jean Ayres tarafından 1970’li yıllarda geliştirilmiştir. Bu kuramın amacı, insan vücudunun bazı bölgelerini uyararak, duyuların birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlamaktır. Ayres’in bu kuramı geliştirmedeki amacı, davranış ve nörolojik işlevler ile duyusal mekanizmaların ilişkisini daha iyi açıklayabilmektir.
J. Ayres, üç önemli vücut merkezli duyusal sisteme dikkat çekmiştir.
* Dokunmayla İlgili Duyular (Taktil); öncelikle deri üzerinden alınır. Dokunma bilgisinin algılanmasını içerir.
* Denge ve Hareketle İlgili Duyular (Vestibüler); bu duyu iç kulak tarafından algılanır. Hareket, denge, yer çekimi, tehlike gibi duyuların algılanmasıyla ilgilidir.
* Derin Duyular (Proprioseptif); bu duyu, vücut pozisyonu ve vücut bölümlerinin algılanmasıyla ilgilidir.
Kaslar, eklemler ve tendonlardan alınan bilgileri içerir. Taktil, vestibüler ve proprioseptif duyular temel duyulardır. Bu duyuların çocukların sağlıklı gelişmesi için önemli görevleri vardır. Normal bir çocuk, duyusal sistemi eksiksiz bir şekilde doğar. Duyusal entegrasyon mekanizması bu çocuklarda yaşam boyu devam eder. Duyusal entegrasyon yoluyla çocuklarda beden algısı, uygun uyaranların seçimi, vücudun çevreye uygun olarak hareket etme becerisi gelişir. Günlük yaşamda yeni becerilerin kazanımı ise çevreyi araştırarak, deneyerek ve çaba göstererek gelişir. Her yeni deneyimin kazanılması çocuğa başarılı olduğunu hissettirir. Duyusal entegrasyonun gelişimine örnek olarak bir binayı verebiliriz. Önce binanın temelleri oluşturulur, sonra birinci kat, ikinci, üçüncü ve dördüncü katlar inşa edilir. Duyusal entegrasyonun oluşumu da benzer şekildedir. Ayres duyusal entegrasyonun gelişimini dört seviyede tanımlamıştır.
Birinci seviye: Bu seviye taktil, denge ve hareket (vestibular), derin duyu (proprioseptif), görsel ve işitsel duyuları içerir. İkinci ay itibarı ile bebekler, duyusal bilgilerle meşgul olmaya başlarlar. Böylece gelecekteki öğrenme becerileri için temel oluştururlar. Bu dönemde, başlangıçtaki öğretici deridir. Dokunma uyaranları deri üzerinde ve ağız çevresinde iyi hisler verir. Çocuk emme ile memnun olur. Bunun sonucunda anne ve çocuk arasında güçlü bir bağ gelişimi sağlanır. Bu sayede bebek yemek yemeyi, kucaklamayı, arkadaşlığı ve pozitif tepki vermeyi öğrenir. Bebek, hareket yolu ile vestibular ve proprioseptif duyular hakkında bilgi alır. Olgunlaşmamış görsel ifadesi ile annesinin yüz ifadesini tahmin ve taklit eder. Onun göz hareketlerini de içeren hareketleri gelişmeye başlar. Yakın objeleri görmeye başlar. Ona yakın olan insanların yanlarına gelip gitmelerini takip etmeyi ve onlara güvenmeyi öğrenir. Bu duyuların rehberliği olmaksızın çocuğun bakışlarını bir nesne üzerine odaklaması onu izlemesi ve hareket ettirmesi güçtür (Temel 1992). Vestibular ve proprioseptif duyular aynı zamanda bebeğin postürü ve kas tonusu üzerinde de etkilidir. Bebeğin bu dönemdeki davranışları otomatik ve duruma uygundur. Çocuk, yeni hareketler öğrenir. Vestibular duyumlar kas ve eklemlerin yer çekimine karşı kendini güvende hissetme yeteneği üzerinde etkilidir. Bebek emeklerken, yatarken yeryüzü ile bağlantı kurmayı öğrenir. Çocuk böylece kendini güvende hisseder.
İkinci seviye: Dokunsal vestibular ve proprioseptif fonksiyonlar duyusal dengenin sağlanmasında yapı taşlarıdır. Bu üç sistemin fonksiyonlarında bozukluk ortaya çıktığında, çocuk çevresine yetersiz tepkiler verebilir. Bu duruma bağlı olarak çocukta içe kapanıklık veya hiperaktiflik ortaya çıkabilir (Temel 1992). Vücut algısı (vücut farkındalığı), vücudun iki yanının kullanımı (bilateral koordinasyon), el tercihi (lateralizasyon) ve motor planlamayı (praxis) içerir. Birinci seviyedeki basit duyumların entegrasyonuna sahip olduktan sonra, birinci yaş itibarıyla vücut farkındalığı ve beden algısı gelişmeye başlar. Beden algısı vücut parçalarının nerede olduklarının zihinsel resmidir. Vücut parçalarının nasıl hareket ettikleri, birbirleriyle olan ilişkilerinin nasıl olduğunun anlaşılmasında ve ben duygusunun gelişiminde, görsel tepkiler yardımcı olur. Vücut farkındalığının gelişmesi ile iki taraflı (bilateral) entegrasyon sağlanır. Bu işlemde çocuk, simetrik olarak vücudunun iki yanını kullanmayı öğrenir. Bilateral entegrasyon, bilateral koordinasyon ve davranış becerilerinin gelişimi için temel nörolojik bir işlemdir. Örneğin bebeğin çıngırağı sallayabilmesi veya çıngırağı elden ele geçirebilmesi için bilateral entegrasyonun gelişmesi gereklidir.
Bilateral entegrasyonun diğer bir fonksiyonu da el tercihidir (lateralizasyon). Lateralizasyon beynin bir tarafının tercih edildiğinin saptanmasıdır. Lateralizasyon olgunlaştığında çocuk hangi elini tercih ettiğini tanımlamaya başlar. Bebek artık hangi elini kullandığını ayırt eder. Örneğin, bir eliyle çıngırağı sallarken, diğer eliyle ayak parmakları ile meşgul olabilir. Bu seviyede postural cevaplar düzenlenir. Çocuğun gövdesi ve boynu yerçekimine karşı yukarıda kalır. Baş kontrolü geliştikçe başı yükselir ve gövdenin çevresinde döner. Boyun stabilitesi gözlerin sabit tutulmasına yardımcı olur. Bunun sonucu olarak çocuk, bakma ve inceleme fırsatı bulur. Bebek önce sürünmeye, sonra emeklemeye başlar. El ve bacakları birbirini takip ederek hareket eder. Beyninin iki yanını kullanmaya başlar ve bu hareketler onun bilateral koordinasyonunun gelişmesi için uyarıcı görevi görür. Onun olgunlaşan taktil, vestibular ve proprioseptif duyumları, motor planlamasını (praksis) geliştirir.
Çocuk, bir hareketi gerçekleştirmeden önce nasıl yapacağını düşünür. Daha sonra aynı beceriyi düşünmeksizin tekrar gerçekleştirir. Örneğin çocuğun yerde yuvarlanabilmesi için motor planlamanın gelişmesi gerekir. İlk zamanlarda birkaç kez dönme pratiği yapar, daha sonra fazla güç vermeden yuvarlanabilir. Duyuların organizasyonu sonucunda çocuğun etkinlik seviyesi daha iyi düzenlenir. Dikkat süresi ve duygusal korkusuzluğu artar. Bu dönemde çocuk, araba koltuğunda oturur. Yabancılarla aile üyeleri arasındaki farklılıkları anlar.
Üçüncü seviye: Duyusal entegrasyon sürekli ve devam eden bir süreçtir. Entegrasyonun her bir düzeyi bir öncekini gerçekleştirmeyi mümkün kılmaktadır (Temel 1992). Çocuk geliştikçe duyularla aldığı bilginin anlaşılması ve algılanması da artar. Çevresinin genişlemesi ile duyusal algı ve ayırt etme yeteneği düzenlenir. Çocuğun bu seviyede, konuşmayı başından sonuna kadar takip etmesi ve dili anlama yeteneği gelişmiştir. Dili kullanan kişiyi dinleme, dili anlama konuşma gelişiminde temel becerilerdir. Beyindeki işitme ve dil merkezi ne işittiği konusunda vestibular sistemden yardım almaktadır. Bu yüzden vestibular sistemde problem olması durumunda çocuğun dil gelişiminde problemlerin ortaya çıkabilir. Duyusal entegrasyon bozukluğu olan bir çocuk dilinin ağız içindeki pozisyonu ve dudak hareketlerini tam olarak hissedemeyebilir. Konuşma ve dil gibi görsel algı da erken duyusal entegrasyonun bir ürünüdür (Temel 1992). Bu dönemde görsel duyular çok önemlidir. Bu dönemdeki çocuğun, görsel bilgileri yorumlama yeteneği, insanlar ve objelerin uzaydaki yerlerini anlama yeteneği, el-göz koordinasyonu gelişmiştir. Boyaları kullanabilir, basit resimler çizebilir, bir topu yakalayabilir ve meyve suyunu bir kaba boşaltabilir. Çocuktaki el-göz koordinasyonunun gelişimi, görsel motor entegrasyonun gelişimine katkıda bulunur. Buna örnek olarak, çocuğun yap-boz parçalarını yerleştirebilme becerisi verilebilir. Üçüncü yaşta çocuğun basit becerileri güçlenmeye ve gelişmeye devam eder. Çocuk artık bloklardan bir yapı inşa etmeye hazır hale gelmiştir.
Çocukların proprioseptif, vestibular ve dokunmaya yönelik duyumları motor koordinasyonun gelişmesine destek olur. Bu dönemde çocuklar atlayabilir, koşabilir ve arkadaşları ile oynayabilirler. Düğme ilikleyebilir, fermuar çekebilir ve bir elini diğer elinden daha fazla kullanabilirler. Şekil ve sembolleri kalemi kullanarak kopya edebilirler. Geçmişteki ve gelecekteki durumları gözünde canlandırabilirler (örneğin; dün akşam top oynadık, bu akşam banyo yapacağım gibi). Bu dönem çocuğunun sosyal becerileri de gelişmiştir. Fikirlerini ve oyuncaklarını başkaları ile paylaşabilir. Duyusal entegrasyon, çocuğun yaşamı boyunca düzenlenmeye ve yapılanmaya devam eder. Çocuk, değişik durumlarla karşı karşıya geldiğinde, anlamlı yollar bularak yeni duruma adapte olmayı öğrenir. Kendi hakkında olumlu hisleri vardır. Aynı zamanda okula da hazırdır (Fisher and Murray 1991, Kranowitz 1998, Bahr 2001).
Bazen farklı etkenler nedeniyle duyusal entegrasyonun gelişiminde sapmalar olabilir. Bunun sonucunda çocuklarda duyusal entegrasyon yetersizliği ortaya çıkar. Duyusal entegrasyon yetersizliği, beynin duyumları algılamasında yetersizlik olmasıdır. Bu durumu J. Ayres, “beyin hazımsızlığı” olarak adlandırmıştır. Duyusal entegrasyon yetersizliğinde görme, işitme, koklama, taktil (dokunmayla ilgili duyular), vestibüler (denge ve hareketle ilgili duyular) ve proprioseptif (derin duyu) duyuların algılanması olumsuz yönde etkilenir.
Taktil sistem, tehlikelerden korunmamızı ve nesneler arasındaki farklılıkları ayırt etmemizi sağlayan birçok günlük yaşam becerisi için gereklidir. Bu becerilerden ilki dokunma algısıdır. Normal bir çocuk, çevredeki duyumların hissettirdiklerine bağlı olarak dokunsal ayırt etmeyi öğrenir. Annesinin ılık tenini, babasının yüzündeki hafif uzamış sakallarının sertliğini ve çakıllı bir yolda ayaklarının altından gelen sesleri hissederek dünyayı tanımaya başlar. Duyusal entegrasyon problemleri olan çocuklar, insanların ve nesnelerin farklı özelliklerine dikkatlerini vermekte ve onları ayırt etmekte güçlük çekerler. Bu tür çocuklar, dokunmaktan kaçınırlar ve elleri adeta ceplerinin içinde yaşarlar. Avuç içleri çok duyarlı olduğu için, parmaklarını kıvırırlar. Nesneler hakkında bilgi edinmek için onlara dokunmaya can atsalar bile, nesnelerin görünüşlerindeki farklılıkları ayırt edemezler. Bu tür çocukların dokunmayla ilgili doğru deneyimleri olmadığı için, dokunsal algıları iyi bir biçimde gelişmez. Hareket ve dokunma çocuğun ilk öğretmenleridir. Eğer çocuğun dokunma duyusuna yönelik problemleri varsa, onun dokunma duyumları yoluyla öğrenmesi mümkün olmayabilir. Bu problemler çocuğun akademik başarısını ve dil gelişimini de etkiler.Taktil duyumlar, aynı zamanda çocukların vücut parçalarını ve vücut parçalarının birbirleriyle olan ilişkilerinin nasıl olduğunun bilinçdışı olarak fark etmelerini sağlar. Dokunsal algısı (taktil) iyi olan çocuklarda vücut farkındalığı da (beden algısı) iyi gelişir. Vücut farkındalığının kazanımı çocuğun kolay ve amaçlı hareket etmesini sağlar. Çocuk bir duyumun neyle ilgili olduğunu ve ne yapması gerektiğini bilir. Bu bozukluğun olduğu durumlardaysa, çocuk çeşitli güçlükler yaşar. Örneğin giysilerini giyerken kol ve bacaklarını yönlendirmede güçlükler çeker.
Dokunma duyusunda problem olan çocuklarda, motor planlama bozukluğu (dyspraxsia) olabilir. Motor planlama bozukluğu, hareketlerin koordinasyonlu bir şekilde yapılamamasından kaynaklanan duyusal problemlerden biridir. Bu tür çocuklar, hareketi doğru bir şekilde gerçekleştirmede ya da planlamada güçlükler yaşarlar. Buna bağlı olarak, motor planlamayı (praxis) geliştirecek etkinliklerden kaçınırlar. Çocuklarda motor planlamanın gelişmesi, diğer becerilerin gelişimi kadar önemlidir. Bu becerinin kazanılması için iki temel öğenin olması gereklidir. Bunlardan biri, kaba motor kontroldür. Kaba motor kontrolü olan çocuk eğilip doğrulabilir, vücudunu bir yerden başka bir yere hareket ettirebilir, koşabilir, ellerini kullanarak oyuncakları amaçlı bir şekilde idare edebilir. Taktil bozukluğu olan çocukların kaba motor becerileri gerçekleştirmeleri gecikebilir. Hareketleri öğrenmekte ve anlamlı oyun oynamakta başarısız olabilirler.
Motor planlamanın olabilmesi için gerekli olan diğer bir öğe de ince motor kontroldür. İnce motor kontrol, kaba motor kontrol kazanıldıktan sonra gelişir. İnce motor etkinlikler; parmaklardaki, ellerdeki, ayak parmaklarındaki, dildeki, dudaklardaki, ağızdaki ince kas gruplarının kullanımını içerir. Taktil bozukluğu olan çocuklar dokunmaya yönelik deneyimlerden kaçınırlar. Sıradan aletleri kullanmayla ilgili güçlükler yaşarlar (makas, boya kalemi, çatal kaşık kullanmak, vb.). Bu çocukların bağımsız yaşam becerilerini gerçekleştirmeyle ilgili de güçlükleri vardır (çevreyi çok kirleterek yemek yemek vb.). Dil becerileri olgunlaşmamış olduğu için, dil ve dudaklarda ince motor kontrol yetersizdir. Bundan dolayı bu çocuklar, iletişim için sözcüklerden daha fazla işaretleri kullanırlar. Ayrıca taktil bozukluğu olan bu çocukların hayal etme ve hayal ettikleri şeyleri gözünde canlandırma yetenekleri de sınırlıdır. Bu çocuklar, çeşitli dokunma deneyimlerinden yoksun oldukları için, nesnelerin ve insanların durumlarını canlandıramazlar.
Vestibüler (denge ve hareket ile ilgili duyular) bozukluk da günlük yaşamımızda farklı alanlarda güçlükler yaşanmasına neden olur. Vestibüler sistem yeryüzüyle nasıl bir ilişkimiz olduğu hakkında bize bilgi verir. Dünyayla olan bu bağlantı “yerçekimi güvenliği” olarak isimlendirilir. Çocukların yer çekimi deneyimiyle ilgili bir iç görüsü vardır. Çocuk tekrar aynı konuma geri döneceğini bildiği için bir an için dünyaya sımsıkı tutunmayı bırakarak zıplar, sallanır, takla atar. Bu temel duyumların değişmezliği, duygusal güveninin gelişmesini sağlar. Bu alanla ilgili güçlükler yaşayan çocuklar ise, bu duyumların değişmezliğinden hoşlanmazlar. Bu tür çocukların ayakları yerle bağlantı içinde olmazsa kendilerini savunmasız hissederler. Bu temel duyumların yetersizliği çocukta yer çekimi güvensizliği oluşmasına neden olur. Bunun sonucunda, çocukta düşme ve düşme olasılığına karşı anormal stres ve kaygı oluşur. Hareket bu çocuklar için eğlenceli değil korkutucudur. Çocuğun başı hareket ettiğinde, o kendini düşüyor ya da kontrol edemiyor şekilde algılar. Bu duruma aşırı tepki verir. Gergin ve sinirli olabilir ya da hareketten kaçınabilir. Bisiklete ve çocuk bahçesinde kaydırağa binmeyi reddedebilir. Bu tür problemleri olan çocuklar, sıklıkla duygusal ve davranış problemleri sergilerler. Sürekli yere düşmeyle ilgili endişeleri vardır. Diğer görevleri ve becerileri organize etmeyle ilgili güçlükler yaşarlar.
Vestibüler sistemle ilgili bozukluğu olan çocuklarda, denge ve hareketle ilgili problemler de görülür. Bu çocukların hareket içeren etkinliklerde beceriksiz oldukları gözlenmiştir. Ayrıca, bu çocuklar gevşek kas yapısına sahip olabilirler. Bu çocukların, beynin mesajları iletmesiyle ilgili problemleri de vardır. Bu tür çocukların başları sıklıkla masanın üzerine düşer ve sandalyede yayılıp otururlar. Nesneleri kavramaları gevşektir, yerçekimine karşı güçlü bir enerji harcamaları gerekir.
Vestibüler sitemin iyi olması, vücudun iki yanının kullanılmasına (bilateral koordinasyon) yardımcı olur. İki ya da üç yaşından başlayarak çocuk, vücudun iki yanının kullanılması ile ilgili becerileri kazanır. Bu becerileri kazandığında bir eliyle dirseğini kaşıyabilir, soldan sağa doğru okuyabilir. Bu becerilerde yetersizlikleri olan çocuklarlar ise, vücudun iki yanını koordinasyonlu bir şekilde kullanmayla ilgili güçlükler yaşayabilirler. Bu çocuklar resim yaparken kağıdın sağ ve sol kenarlarını boyamak için orta hatta geldiğinde fırçayı bir elinden diğer eline geçirirler. Bu tür çocuklarda el tercihi de (lateralizasyon) gelişmemiştir. Yemek yerken, yazarken, bir şey fırlatırken bazen sol ellerini, bazen de sağ ellerini kullanırlar. Bu çocukların bilateral koordinasyonla ilgili güçlüğü, bir yükseklikten iki ayağını birden kullanarak atlamaya ya da iki elini kullanarak top yakalama, el çırpma gibi oyunlarla ilgili zorluklara neden olabilir. Bunların bir eliyle yazarken ya da makasla keserken, kağıdı sabit bir şekilde tutmayla ilgili zorlukları da vardır. Bilateral koordinasyon yetersizliği, sıklıkla öğrenme güçlüğü zannedilip yanlış yorumlanabilir (disleksia vb.). Bu çocuklarda hemen göze çarpmayan öğrenme ve davranış problemleriyle ilgili güçlükleri de olabilir.
Vestibüler sistemin, işitmenin algılanmasında da çok etkili bir rolü vardır. Vestibüler bozukluğu olan çocuklarda sıklıkla dil gelişimleriyle ilgili problemler gözükebilir. Bu çocuklar, sözcüklerin farklılıklarını ve benzerliklerini ayırt etmeyle ilgili güçlükler yaşayabilirler. Bu tür çocukların dinleme problemleri ve öğretmenlerinin yönergelerini izlemeyle ilgili güçlükleri de vardır. Karşılıklı konuşmayla ilgili güçlükler yaşarlar. Soru sorma ve soruya yanıt vermeyle ilgili güçlükler yaşarlar. Hareket becerileri geliştikten sonra konuşmaya başlarlar, genellikle konuşma becerileri iyi değildir. Otizmli çocuklarla çalışan uzmanlar, vestibüler bozukluğu olan çocukların tedavisinde denge, hareket, motor planlama becerileri düzenlediğinde, dil ve konuşma becerilerinde düzelme olduğunu belirlemişlerdir.
Vestibüler sistem, görsel algı üzerinde de etkilidir. Görsel algılama becerilerinin kazanımı için çevreye bakma, çevrede hareket etme, duyusal deneyim pratiklerine katılım gereklidir. Vestibüler bozukluğu olan çocukların beyninleri, göz ve vücuttan aldığı duyumları yeterince algılayamazlar. Bu nedenle, sadece temel göz motor becerilerinde değil aynı zamanda görsel algılama becerilerinde de problemler yaşayabilirler. Örneğin, kitaptaki sözcükleri okurken ya da yazarken harfleri karıştırabilir ya da eksik yazabilirler. Matematik dersinde işaretleri karıştırabilirler ( “+” yerine “x” yazmak vb.). Çevresindeki insanların ve nesnelerin hareketleri bu tür çocukları sıkabilir. Merdiven tırmanma, yap-boz parçalarını bulma, kâğıt üzerine yıldız yapıştırma, resim yaparak bir olayı anlatma vb. etkinliklerde güçlükler yaşayabilirler. Okulda kantinin yolunu bulamayabilir ya da basketbol oynarken ters yöne koşabilirler. Uzayda kaybolmuş gibidirler.
Vestibüler sistemin motor planlama (praxis) üzerinde de önemli bir etkisi vardır. Motor planlama, iyi bilinmeyen, anlaşılması güç hareketlerin organize edilmesi ve farkına varılmasıdır. Merkezi sinir sitemimiz, proprioseptif, taktil, vestibüler duyumları entegre ettiğinde, iyi bir vücut şemasına sahip oluruz. İyi vücut şemasına sahip olduğumuzda da, motor planlama yapabiliriz. Yeni becerileri öğrenmek için deneyimlerin kullanılması vestibüler bozukluğu olan çocuk için zor olabilir. Örneğin, bu tür çocuklar patenle kayabilir ama buz pateni yapamazlar. Eğer merkezi sinir sistemleri denge ve hareketle ilgili duyumları yeterince algılayamazsa, beyinleri bu durumlarda nasıl hareket edeceğini bilemez. Bu nedenle çocuk, planlama için yeni becerileri öğrenemez. Vestibüler sistemin etkili olduğu alanlardan biri de, çocuğun duygusal güven kazanımına yöneliktir. Bu sistemdeki bozukluklar, çocukların benlik saygısıyla ilgili yetersizlikler yaşamalarına neden olabilir. Bu durum, çocukların sıradan işleri bile yapma zorluğu çekmelerine yol açabilir.
Proprioseptif sistem (derin duyu) taktil ve vestibüler sistemle yakın ilişki içinde çalışır. Bu sistem aşağıdaki fonksiyonları içerir;
* Vücut farkındalığı.
* Motor planlama ve motor kontrol.
* Hareketin ayrımı.
* Postural değişmezlik.
* Duygusal güven.
Etkili bir derin duyu algısı, vücut farkındalığımızla ilgili bilgi verir. Derin duyu sistemiyle ilgili problem olduğunda, çocuk vücut pozisyonu ve vücut bölümleri hakkında yeterli bilgiye sahip olamaz. Derin duyu sistemi, ince ve kaba motor etkinliklerle ilgili hareketleri düzenlenmesi için gerekli bilginin sağlanması için de gereklidir. Bu sistemle ilgili sorunu olan çocuklarda, hareketlerin koordineli bir şekilde yapılmasıyla ilgili problemler görülebilir. Örneğin, bu çocuklar bir hareketten başka bir harekete geçmekte güçlük yaşayabilirler. Derin duyu sistemi, hareketlerimizin ayrımını yapmamıza yardımcı olur. Hareketlerin ayrımını yapmamızın anlamı, ne kadar baskı ile kasların sıkışıp gevşediğinin hissedilmesidir. Bir etkinlik sırasında, kasların hareketlerinin niceliklerini ve niteliklerini tahmin edebiliriz. Böylece hafif bir topu kaldırırken ya da ağır bir kovayı taşırken harcanacak güç miktarlarını ayarlayabiliriz. Bu sistemle ilgili bir problem olduğundaysa, çocuk kas ve eklemlerden yeterli mesaj alamaz. Bu duruma bağlı olarak, hareketlerinin ayrımını yapamaz. Derin duyu sistemi bize farkında olmadan yaptığımız oturma, kalkma gibi vücut hareketlerinin dengede olmasıyla ilgili bilgileri de verir. Bu alanla ilgili problemi olan çocuk, günlük yaşam becerileri içindeki duruş (postural) pozisyonlarını düzenlemekte güçlük çeker. Derin duyu sisteminin, duygusal güven mekanizmasının gelişmesi üzerinde de etkisi vardır. Bu alanla ilgili problemleri olan bir çocukta, kendi vücut algısıyla ilgili bir yetersizlik gelişebilir. Bunun sonucunda çocuk, kendisini duygusal olarak güvensiz hisseder.
Duyusal entegrasyon yetersizliğine çeşitli etkenlerin neden olabileceği düşünülmektedir. Bunlardan ilki, beynin alınan duyusal uyarana yanıt verme zorluğudur. Çocukların sıradan bir yanıta sıradan olmayan bir yanıt verme nedeni, hipersensitif (aşırı duyarlılık), hiposensitif (aşırı duyarsızlık) ya da bunların bir arada ortaya çıkışı olabilir. Duyusal bilginin çok alınması, hipersensitif (aşırı duyarlılık) olarak isimlendirilir. Bu durumda duyusal uyarandan kaçınma olabilir. Hipersensitif çocuk dokunulmaktan rahatsızlık duyar. İnsanlardan ve ortamlardan kaçınır. Değişiklikler, kalabalık yerler ve gürültülü sesler onu kaygılandırır. Çocuk, iletişim kurarken jestleri ve mimikleri anlamakta zorlanır. Çocuk, oyun oynama gibi amaçlı bir etkinliğe katılma konusunda da güçlükler yaşayabilir.
Duyusal uyaranların az alınması ise hiposensitif (aşırı duyarsızlık) olarak isimlendirilir. Hiposensitif beynin duyumları normalden daha az şiddette kayıt etmesidir. Buna bağlı olarak çocuk, yeterince duyusal bilgi alamaz. Sıradan bir beceriyi gerçekleştirmek için bile daha fazla uyarana gereksinme duyar. Hiposensitif çocuk dokunmaya ve hissetmeye karşı eğilimlidir. Örneğin insanları ve nesneleri koklayabilir. Çevreden daha fazla uyaran arayıp bulabilir. Bu durumda kendi kendini aşırı uyarma gereksinimi duyar.
Duyusal entegrasyon bozukluğuna neden olan ikinci etken, nörolojik organizasyon bozukluğudur. Bu durum, beyin bağlantı bozukluğu sebebiyle duyumların alınamamasına yol açar. Bunun sonucunda beyin, duyusal mesajlara anlamlı yanıt verebilmek için uygun bağlantıyı sağlayamaz.
Üçüncü etkense motor, dil, duyusal ürün yetersizliğidir. Bu durum, mesajların algılanmasında beynin yetersiz kalmasıdır. Bu yetersizlik sonucunda bakma, dinleme, insanlara ve nesnelere dikkatini verememe, yeni bilgiyi algılama, hatırlama, diğer kişilerle karşılıklı etkileşim ve öğrenme güçlükleri görülür.
Duyusal entegrasyon problemleri bazı durumlarda yoğun olarak görülebilir. Bunlar;
* Otizm
* ADD/ADHD
* Öğrenme güçlükleri.
* İşitme ve dil problemleri.
* Dil/ Artikülasyon bozuklukları.
* Görsel problemler.
* Beslenme problemleri.
* Uyku bozuklukları.
* Alerjiler.
Duyusal entegrasyon yetersizliklerinin tedavisi önemlidir. Tedaviye başlamadan önce çocuk değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmeler aşağıdaki alanları içermelidir İnce ve kaba motor gelişim düzeyi. Görsel motor entegrasyonu (yap-boz yapma, şekil kopya etme vb.). Görsel algı. Nöromuskular kontrol (denge ve duruş). Duyusal uyarana karşılık verme (taktil, vestibüler, proprioseptif). Bilateral koordinasyon. Motor planlama.
Bu değerlendirmelerden sonra, çocuk için uygun tedavi planı hazırlanmalıdır. Masaj, farklı yüzeylerde yuvarlanma, bacakları, sırtı ve elleri fırçayla ovma, üflemeli oyuncaklarla oynama, çiğnemeye yönelik etkinlikler, sallanan sandalyede ya da salıncakta sallanma, ip atlama, trambolinde zıplama duyusal entegrasyon terapisi sırasında yapılacak etkinliklere örnek olarak verilebilir. Duyusal entegrasyon terapisi çocukların algısal, iletişimsel ve davranışsal problemlerinin çözümlenmesinde de etkili olmaktadır. Bu nedenle özellikle otizmli, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu olan çocukların eğitim programlarında duyusal entegrasyon terapisine yer verilmesi çok önemlidir.
Otizmli çocukların her biri diğerinden farklı özelikler gösterir, bu nedenle tek bir yaklaşım çocuğa ulaşmak her zaman mümkün olmamaktadır. Sadece duyusal veya sadece davranışsal yaklaşımla çocuğun eğitimini sürdürmek ya da tıbbi tedaviyi göz ardı etmek mümkün değildir; alanda çalışan uzmanların çocuğa bakışının çok yönlü olması önemlidir. Duyusal entegrasyon çalışmalarının çocuğun eğitimine ek bir program olarak yerleştirilmesi olumlu yönde etkileyecektir. Örneğin bireysel eğitim seansında çocuk yarım saat kavram eğitimine alındıktan sonra bu çalışmaya ek olarak da yarım saat duyu algı becerilerini geliştirici bir programa alınabilir. Çocuğun yeni becerileri kazanmasında duyu algı becerilerinin geliştirilmesi önemli yer tutar.
Yrd.Doç.Dr. Yeşim Fazlıoğlu
Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi
DUYU BÜTÜNLEME TERAPİSİ HİZMETİ VEREN KURUMUN WEB ADRESİ
http://quest365.org/
DUYU BÜTÜNLEMESİ KONUSUNDA TOHUM OTİZM VAKFININ YAYINLADIĞI KİTAPÇIĞI BURADAN İNDİREBİLİRSİNİZ
DUYU BÜTÜNLEME TERAPİSİ YAPILAN YERLERDEN GÖRÜNTÜLER
VİDEO