Otizm Dünyası
DAHİL ETME TERAPİSİ
Dahil Etme Terapisi
Son yıllarda terpistler ve otizm araştırmacıları, sterotiplere bazı zamanlarda izin verilerek ödüllendirme yöntemini buldular ve açıkladılar.
( Ör.: SUGAI & WHİTE, 1987 ; MUCHITSCH, 1990 ). Bu özellikle terapinin başlangıç döneminde önemlidir. Çocuk, oluşturduğumuz karşılıklı davranış çalışmaları sonucu sosyal ilgiye tepki vermeye başladığı an, sterotiple ödüllendirme arka plana atılmalıdır.
MUCHITSCH ( 1990 ) bu esasa dayanarak “ Dahil Etme Terapisini “ oluşturdu. Bu terapide sterotiplerin 3 boyutu vardır :
- Birnci boyutta parmak, kol sallama ve otistiklerin çıkarttıkları sterotip
sesler gibi kendi kendini uyarıcı davranışlar vardır.
- İkinci boyutta bir mekanda yapılan sterotipleri toplamış bayan
MUCHITSCH : daire çizerek yürümek, bir duvardan bir duvara gidip vurmak v.b.
- Üçüncü boyutta nesnelerle yapılan sterotipler vardır. Örneğin nesneleri
koklama, ışığı açıp-kapama yada anahtarlarla ve panjurlarla oynama. Son olarak bahs edilen nesnelerle yapılan sterotipler dış dünyayla başa çıkmanın otistik şeklini oluşturuyor. Bunlar otistik çocuğun bizim dünyamıza bulduğu giriştir.
Şaşırtıcı bir nokta, otistiklerin sterotip davranışlarında, algıladıkları karmaşık davranış dizinlerine bağlayabilecek durumda olmalarıdır. Aslında otistikler uyarıcılara tepki vermezler ve herhangi bir davranış sergileyemeyecek durumdaymış gibi görünürler. Genelde çeşitli nesneleri döndürmede ve çevirmede müthiş bir yetenekleri vardır otistiklerin . Ama ellerine bir lego verdiğinizde neredeyse onu tutamayacak durumdalar.
MUCHITSCH “dahil etme terapisinde otistik çocukların bu davraış repertuarlarını,terapi açısından,terapi açısından anlamlı bir şekilde kullanmaya çalışıyor.
Nesneyle sterotip davranışta bulunurken çocuğa kısaca dokunarak,otistik çocuğun sistemine giriyor:Daha önce her dokunuşta bağıran Andreasa anahtarı çevirirken dokunuluyor.Andreas tepki vermiyor ve elini tutarak onunla birlikte anahtarın çevrilmesine izin veriyor.(1.c.,s.21)Aynı sırada terapist göz kontağı kurmaya çalışıyor.Bu sürecin amacı çocuğun tanımadığı terapistin bakışlarına bağırma ve sinir krizi geçirmeden katlanmasını sağlamaktır.
Bundan sonraki adımda anlamlı davranışın yapılmasına geçilecektir.Önce sadece anahtarı çevirip atan çocuk,tekrar çevirmeye başlamadan önce anlamlı bir davranışta bulunmalıdır.Örneğin attığı anahtarı kaldırıp yerine takmayı öğrenebilir.Zamanla anlamlı davranışlar genişletilerek daha fazla zaman alması sağlanır.Bu şekilde çocuk sterotip davranışına dönene kadar,daha uzun bir süre sabretmesini öğrenir.
Sonunda sterotip davranışın yeri değiştiriliyor.(Önceden yerde döndürülen anahtar,artık sadece masanın üzerinde döndürülebiliyor.Yada sterotip davranış belirli şartlarla sınırlandırılıyor.Yani sadece belirli bir odanın panjuruyla oynayabiliyor evin her panjuruyla değil.)
MUCHITSCH için çocuğun zamansız olarak yerinden kalkıp gitmemesi çok önemli.Masadan kalkıp gitmesi için o anda çalışmayı yöneten kişi işaret vermeli.Bu prensibe uyulması için ilk başlarda çocuktan yapmasını istediklerimiz çok küçük şeyler olmalı.Örnek:Andreas iki legoyu kutuya attıktan sonra kalkıp gitmesine izin verildi.Sevinçten zıplayıp hemen panjuruna koştu.Bu şekilde yapılan ilk ders saatinde yirmi alıştırma yapıldı ve her alıştırmadan sonra Andreas’a kalkıp gitmesi için izin verildi.Bir dahaki derste Andreas ancak öğretmeni izin verdiğinde kalkıp gidebileceğini öğrenmişti.
Başarılı bir alıştırmadan sonra ödül olarak sterotiplere izin verilmesi önemli bir diğer adımı mümkün kılıyor:Sterotipi ortaya çıkaran durumdan uzaklaşmak.
Yukarıda bahsedilen örnekte evdeki kapıların yerine,lego evinin kapılarının kullanılmasıyla anne oğlunu masaya alıştırdı ve onu orada tutmayı başardı.Bu öğrenme süreci bir dönüm noktasıdır, çünkü çocuğunu konsantre olarak bir uğraşta bulunmaya ve böylece okuldaki öğrenme sürecine hazırlamış oldu.
MUCHITSCH sürekli ışığı açıp kapama oyununun yerine kendisinin tahtadan yaptığı,kırmızı ve yeşil lambası olan şalteri kullandığını anlatıyor.Bu şalter tahtası çocuklar tarafından bir ödül olarak kabul edilmişti ve yanısıra renk ayırımınıda destekliyordu.
SCHOPLER’de sterotiplerin yerine nesnelerin kullanılmasında banzer bir öneride bulunuyor.Tasarımında şu örnekten yola çıkmış:Otistik bir çocuk olan Jan,çok sevdiği bir oyuncak kamyondan ayrılamıyordu. Bundan dolayı onu hep yanında taşıyordu.SCHOPLER’in tavsiyeleri: “Masada Jan’ın yerine kırmızı bir tepsi yada kare şeklinde kırmızı bir kağıt koyun.Kendi yerinize ise içi sabun köpüğü ile dolu bir kutuyu koyun.Çocuğa adım adım sabun köpüğü ile oynamadan önce kamyonunu kırmızı alana bırakması gerektiğini öğretin.
1-Elini tutup yumuşak bir şekilde kırmızı alana doğru götürün ve orada
tutun. Diğer taraftan ise eliyle patlatabileceği sabun köpüklerini oluşturun.
2-Elini bırakın, diğer taraftan ise öbür eliyle halkayı tutarak sizi içine
üfletmesini sağlayın.
3-Kırmızı tepsiyi önceki yerinden 10 cm uzakta olacak şekilde geriye itin, tabii
ki bu arada sabun köpüğü üretmeye devam edin.
4-Üzerinde kamyonun bulunduğu kırmızı tepsiyi 20 cm uzaklaştırın, artık
çalışma alanınızın dışında olsun. Jan’a küçük bir görev verin, onu bitirir
bitirmez, kamyonu tekrar ulaşabileceği uzaklığa getirin.
( SCHOPLER u.a., 1987, S.240 )
Bu şekilde Jan yavaş yavaş kamyonundan ayrılmayı öğrenmişti.
Sterotipler otistiklerin severek ve isteyerek yaptıkları davranışlardır. Bunları yasaklamak yada cezalandırmak yerine, ödül olarak kullanırsak, çocuğun bu özelliğini anlayıp, kabul ettiğimizi gösteririz.
Bu olumlu yaklaşım anne-babaya ve eğiticiye sterotip davranışa katlanmayı kolaylaştırıyor, çünkü anlamlı bir şekilde değerlendiriliyor. Aynı zamanda çocukla olan ilişkiyi güçlendiriyor, çünkü çocuk durumunu anlayan birilerin olduğunu hissediyor.
Otistik çocukların gösterdikleri tüm sterotip davranışlar ödül olarak kullanılmak için uygun değildir. Genel geçer bir kural : daha çok nesnelerle yapılan bir sterotip davranış olmalıdır, çünkü bu dış dünyayla küçük bir başa çıkma şeklidir. Bunun dışında belirli durumlarla sınırlandırılabilecek yada masa başına alınabilecek bir davranış olmalıdır. Örneğin panjur oyun evdeki herhangi bir panjurla sınırlandırılabilir. Çocuk bir alıştırmada başarılı olduğunda oyununu oynayabileceğini ve aynı zamanda evdeki tüm panjurları değil sadece belirli bir panjuru kullanabileceğini öğreniyor.
Bazı sterotipler masaya kolaylıkla aktarılabiliyor, örneğin nesnelerin çevrilmesi yada kalem yuvarlama gibi. Kendi kendini uyarmaya yarayan sterotipler pek uygun değildir. Ritmik sallanmada yada el çırpmada çocuk dış dünyayı tamamen soyutluyor. Bu dinlendirici olabilir; zaman zaman buna izin verilebilir, ama ödül olarak kullanılmamalıdır.
10.5.3
Göz Kontağı ve Modülasyonlu Konuşma ( çocuğun ilgisini çekecek ve o anki ruh durumuna uygun bir konuşma tonu ) : Bu Şekilde Çocuk Çalışmaya Hazırlanmış Olur
Otistik çocuk sterotip davranışlarıyla meşgul olduğu için, yada kabuğuna çekildiği için hiçbir şey yapmıyorsa, dışardan gelen bilgiyi alamaz. Bundan dolayı otistik çocuklarla çalışırken uyulması gereken önemli bir kural :
Çocuğa bir görev verirken sizi dinleyip dinlemediğinden emin olmalısınız.
Çocuğun dikkatini çekmeye çalışırken, yumuşak bir ses tonu sevgi dolu bir mimikle göz kontağı kurmalısınız.
Ona bir şey anlatırken yada bir oyunu açıklarken çocuk size bakmalıdır. Bu şekilde ne dediğinizi duyar ve aynı zamanda ağız hareketiniz görür. Yani aslında mesaj aynı anda iki kanalla gönderiliyor.
Göz kontağının bir diğer önemli fonksiyonu var. Bu çocuğun yanında güvenilir bir yetişkinin olduğunu, hiçbir tehlike olmadığını ve korkmadan çevresini inceleyebileceği anlamına gelir. Tabii ki bu aynı zamanda, nasıl göz kontağı kurduğunuza dikkat etmeniz gerektiği anlamına geliyor. Göz kontağı kurmanın çok ilginç şekillerini yaşadık :
Otistik çocuklar hakkında bilgisi olmayan insanlarda askeriyedeki ses tonu yaygındır : “ Bak !“ Çocukta hiçbir tepki olmadığı halde, bu monoton bir şekilde tekrarlanır. Bazı durumlarda bu bağırmaya bir de el hareketlerinin eklendiğini gördük. Çocuğun kafası tutulup, istenen yöne çevrildi. “ Bana bak artık !” Bunun yanında çenesinden tutup sallama ve bunu gibi daha birçok harekete şahit olduk. Bu şekil otoriter yöntemlere insanlar çaresiz kaldıklarında baş vuruyorlar, çünkü tüm çabalarının boşa olduğunu düşünüyorlar. Otistik çocuklarla ilgilenmenin ne kadar zor olabileceğini yaşayanlar, bu ümitsiz ve çaresiz durumu anlayabileceklerdir. Ancak denemenizi pek tavsiye etmiyoruz.
Peki o zaman nasıl yapmalıyız ? Otistik çocuklar arada sırada kendiliğinden göz kontağı kurma imkanı sunarlar. Ancak bunu yetişkinler genelde pek algılamazlar, çünkü çok geciken bir durumdur. Çekimlerimizde de görebildiğimiz gibi bu durumda yetişkinin bakışları da karşılık bulmaz.
Bundan dolayı size bir uyarı : Çocuğa zaman tanıyın ! Hoş bir ortam yaratın ve sakin sakin çocuğunuzun iletişim teklifini gözlemleyin . Yakaladığınız her bakma girişimine bile gülümseyerek karşılık verin.
Çalışma saatleri için sözel bir sinyal kullanılabilir. Bu çocuğunuzun dikkatini çekecektir ve aynı zamanda dersin başladığını gösterecektir. “ Michael, bana
bak !” Bu sinyal cümlesi iyi niyetli bir ses tonuyla söylenmelidir. Bir şarkı şeklinde de söylenebilir bu cümle, çünkü otistik çocuklar şarkı şeklindeki uyarılara iyi tepki verirler.
Çocuk size baktığı anda oyuna katılmaya hazırdır : Şimdi oyunu anlatabilirsiniz. Bunu yaparken kısa ve basit cümleler kurun ! Karışık ifadeleri otistikler anlayamazlar. ( Örneğin ” Tüm bu legoların içinden kırmızılarını seçmeni istiyorum!” yerine basit ve açık bir şekilde : “ Lütfen bana kırmızı legoları verirmisin !” )
Cümleler basit olmasına rağmen gramer açısından doğru olmaları gerekir, çünkü çocuklar doğru konuşmayı öğrenmelidir. Yetişkinler otistiklerle ve konuşma özürlü çocuklarla dillerini bilmeyen yabancılarla konuşuyormuş gibi konuşurlar. Kısaltılmış ifadeleri çocukların daha kolay anlayabileceğini düşünürler.
Otistik bir çocuk annesinin yanıında oturup iki legoyu birbirine vuruyor. Anne legoları üst üste koymasını istiyor. “ Oyna ! Oyna ! Güzel, güzel oyna !” bunu monoton bir şekilde söyleyen anne, oğlunun buna uyarak oynamasını bekliyor. Ama çocuk annenin oyna ile ne kast ettiğini kesinlikle bilmiyor, ve ona güven duygusu veren sterotip davranışına devam ediyor. Daha ayrıntılı bir oyun tarifi daha uygun olurdu. “ Şimdi seninle legoları üst üste koyuo bir kule yapalım. Jakob bir lego alıyor ve bunu diğerinin üzerine koyuyor. Şimdi bir tane daha alıyor. “ v.s.
Karmaşık ve monoton konuşma otistik çocuk için sadece rahatsız edici bir ses oluşturuyor. Uygun tonlamayla yapılan açık ve net konuşma ise çocuğun ilgisi çeker. Söyleneni algılar ve anlar.
10.5.4
Ödüllendirme Şart !
Çocuk bir alıştırmada başarı gösterdiyse kesinlikle ödüllendirilmelidir. 10.5.2’inci bölümde de ( Streotiplere karşı ne yapılmalı ? ) anlattığımız gibi otistiklerde özellikle sterotiplerle ödüllendirme çok etkili oluyor. Çocuk daha önce belirlenen bir süre içinde sterotipleryle zaman geçirebilir. ( Ör. : ışığı açıp kapama yada fırıldak çevirme gibi ). Bu şekilde sinir bozucu olan sterotipler bir yetinin kazanılmasında kullanılabilir.
Eğer çocuk uyguladığınız iletişim çalışmalarından sonra ilgiye tepki vermeye öğrendiyse, “ sosyal ödüllerle “ ödüllendirme daha doğru olur. Örneğin güzel bir söz yada bir çalışmanın sonucuna birlikte sevinme ( ör.: Ay bu ne kadar güzel olmuş ! Harika! “ ) gibi.
Anne babalar danışamaya geldiklerinde şu soruları çok sorarlar : Bir şeyi başardığında onu her seferinde övmeli miyim ? Çok basit ve kolay bir şeyi başardığında da mı ? Çoğuna sevinç gösterisinde bulunmak çok zor geliyor, çünkü çocuğun yaptığı iş onlar için çok basit bir şeydir aslında. Çocuğun sağladığı başarıya karşılık sadece bir evet cevabı gelebiliyor.
Bizim videoyla iletişim çalışmamıza katılan bakıcılarda birinin örneği bu zorluk için çok tipik bir örnek oluşturuyor. Kendisiyle birlikte bir ev ödevi durumunu izlediğimizde onun her yanlışı eleştirdiğini, ama hiçbir doğruyu övmediğini fark ettik. Çekim çok etkileyiciydi : her defasında hayır bu yanlış dediğinde, çocuk elini ısırıp kafasını duvara vuruyordu yada saçlarını çekiyordu. Buradaki bağlantı o kadar açıktı ki, bakıcının da dikkatini çekmişti. Bir dahaki ders saatinde yapılan doğrulara dikkat etmesini ne onları övmesi gerektiğinde fikir birliğine vardık. Ancak konuşulanlar gerçekleşmedi, çünkü bakıcımıza göre sorular çok basitti ve bunların doğru yapılması onun gözünde bir başarı değildi. “ 24 ile 2’yi toplayabildiyse bunu övemem ki. O yaşta bunu çoktan yapabiliyor olması gerekirdi. Bakıcımız çocuğu yaşıtlarıyla kıyaslıyordu ve bu çocuğun matematik düzeyi elbette ki yaşıtlarının seviyesinde olamazdı. Ancak burada bakıcı çocuğun her gün biraz daha iyi olduğunu ve bazı günlerde hiç hata yapmadığını göremiyordu.
Otistik çocukların başarı ölçeği yaşıtları değildir. Önemli olan çocuğun bilgi düzeyindeki artış, yani gösterdiği bireysel ilerlemedir.
Bu yeni bakış açısıyla bizim bakıcıda çocuğu övmeyi öğrenmişti. Otistik çocukların, iletişim bozuklukları olmasına rağmen ve buna yönelik bir eğitim aldıktan sonra sosyal ödüllere gösterdikleri tepki şaşırtıcıdır. Çocuklar buna alışıyorlar ve yetişkinlerden gelecek olan övgü dolu sözcükleri bekliyorlar. Uzun süre eğitim alan çocukların kendi kendilerini övdüklerini görebilirsiniz. Bu diğerlerinden bağımsız olarak başarı göstermek için önemli bir adımdır.
Uzun tanıdıkları kişilerde otistik çocuklar sadece sözel övgüye tepki vermezler. O kişinin onlara dokunmasını ve okşamasını istiyorlar, tabi ki bu bazı uzmanları oldukça şaşırtıyor. Bedenle gösterilen diğer ilgi şekillerini de seviyorlar. ( ör. gıdıklama ). 12 yaşındaki bir otisitk çocuk öğretmeniyle yastık savaşı yapmayı çok seviyordu. Hiç ders yada ödev yapmak istemediği günlerde, yastık savaşı sözüyle istenileni yapmaya hazırdı.
Daha büyük çocuklarda yıldız, marka yada sevimli damgalarda ödül olarak kullanılabilir. Bunlardan 5 tane yada 10 tane olduğunda bir ödül vardır. Örneğin dondurma, yüzme yada çocuğun sevdiği her hangi bir şey. Bu tür ödüllendirmede, çocuk daha uzun süre başarı ve çaba göstermesi gerekiyor bu da bir avantajdır. Çocuk istenen hedefe ulaşmak için puanlarını biriktirmeyi öğrenir. Ancak ders programı çocuğun birkaç gün içinde puanlarını tamamlamasına yönelik olmalıdır. Eğer bu süre birkaç haftayı buluyorsa, ödül etkisi ortadan kalkar.
Bir stajerin anlattığı örnekte, Viyana’da otistik çocukların gittiği özel bir anaokulunda bu ödüllendirmenin nasıl kullanıldığı gösteriliyor :
Sınıfta bulunan bir panoya yatay olarak çocukların isimleri yazılmıştır. Dikey tarafta ise haftanın günleri yazılmıştır. Her çocuğun, her gün farklı renkteki düğmeleri kazanma imkanı var. 1’inci düğme öğle yemeğindeki kurallara uyulması içindir. 2’cisi düzgün yapılan ev ödevi için, 3’cüsü derste yapılan alıştırmalardaki başarı için ve 4’üsü boş zamanlarda problemsiz davranışlar için kazanılabiliyor. Çocuğun düğmeyi hak edip hak etmediği, öğretmeninin kanaatine kalmıştır. Cuma günü ise çocuklar düğme toplayamıyor, çünkü Cuma günleri özel bir etkinlik düzenleniyor. Bu markete, parka, çarşıya yada sinemaya gitme gibi bir etkinlik olabilir. Bu etkinliğe 10 düğmesi olan çocuklar katılabiliyor. Diğerleri okulda kalmak zorunda. Bunu bilen çocuk 100 düğmeyi toplamak için elinden geleni yapacaktır. Ne yapması ve nasıl davranması gerektiğini panoya baktığında görür. ( SATTLER, 1992, S. 14 )
Bunu dışında çok iyi yapılmış görevler içinde marka kazanabiliyorlardı. Bunlarla haftanın sonunda bazı hediyeler ( şeker, sakız, küçük oyuncaklar ) alabiliyorlardı. Bu şekilde çocuklar hoşlarına giden şeyleri kendi davranışlarıyla kazanmayı öğrenebilirler.
10.5.5
Başarısızlık Durumlarında ve Gerilemelerde Yardım
Otistik çocukların bir şeyi öğrenebilmeleri için birçok ders saatine ihtiyaçları vardır. Ayrıca günlük moral durumlarına göre gerilemeler de göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü bu durumlarda en iyi bildiği oyunlarda bile başarısız olduğu olabiliyor. Ancak bu çocuğun her şeyi unuttuğu anlamına gelmez, sadece o gün kendini iyi hissetmiyordur. Bu durumlarda öğretmen oyunu biraz basitleştirmelidir ve sevgi dolu bir destek olmalıdır çocuğa.
Böyle günlerde alıştırmaları küçük küçük adımlara bölmek önemlidir. Eğer gerekirse her adımda çocuğa yardım edilmelidir.
Peter bazı günlerde çok dalgın ve kabuğuna çekilmiş bir ruh halinde olur. Bu günlerde yemek yemeği bile unutur. Tabağın önünde oturup boş boş etrafına bakar. Bu durumda annesi adım adım ne yapması gerektiğini anlatır.” Peter ekmeği eline alır, bir yudum ısırır, bunu çiğner ve yutar. “
Yaşı daha büyük olan otstik çocuklar bu emirleri kendilerine verirler. Martin yetenekli otistik bir çocuktur ve bazı günlerde onun kendi kendine “ Çantanı al, defterini aç “ ve hatta defterine bakıp “ Bu güzel olmadı, daha güzel yaz “ dediğini duymak bile mümkün. Ancak bu durumlarda dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Bazı durumlarda bu kendi kendine emir verme sterotip bir davranışta olabilir o zaman söylenen yapılmaz, sadece boş bir konuşmadır. Örneğin Benni ödevini yaparken dalıp gitmişti ve “ Ben bu ödevi neden yapmalıyım ? Daha akıllı olmam için “ diyip duruyordu. Eğer kimse onun dikkatini tekrar derse çekmezse bu iki cümleyi tekrarlayıp durur. ( otistik pseudo dialog ) ...
Küçük adımlar yöntemi akademik alanda da önerilen bir yöntemdir. Örneğin bir özel eğitim kurumunun 4.sınıfına giden Bernhard dikte çalışmasında çok az hata yaparken, ezber çalışmaları onu çok zorluyor. Ezberlemesi gereken birkaç cümleyi uzun bir süre sonra hala ezberleyemeyince çok sinirleniyor. Bunu fark eden öğretmeni onu okşayarak sakinleştiriyor. Kısa bir aradan sonra çalışmaya devam ediyorlar ve öğretmen sadece ilk cümleyi ezberlemesini istiyor. Bernhard bunu başarıyor ve diğer kısmını başka bir gün ezberlemeye karar veriyorlar.
10.5.6
Otistik Çocukların Kendini Zorlamaması
Anne babalar ve eğiticiler otistik çocukların zaman zaman moral bozukluğundan kaynaklanan başarısızlıklarını isteksizlik olarak nitelemeleri çok sıktır. Tabii ki otistik çocuklarda da normal çocuklarda olduğu gibi bazı günlerde ders yapmak istemedikleri zaman zaman olabiliyor. Özelliklede daha büyük otistik çocuklar sizi bu duruma inandırmak için ellerinden geleni yapacaklardır ve çoğu zamanda başarılı olacaklardır. Ama önemli bir ayrım noktası var ROLLET’in kendini zorlamam olarak adlandırdığı zaman zaman görülen otistiklerin başarılı olamamasından ayırmak gerekir.
Bu durumun zamanında fark edilip, önlem alınabilmesinin ne kadar tecrübe ve beceri gerektirdiğini şu örnek gösteriyor :
Toni’nin yanlış yazdığı kelimeleri defterine yazması gerekiyor. Ancak bunları yazarken sık sık kalemin ucunu kırıyor ve kalemi açma bahanesiyle yerinden kalkıyor. Neredeyse her kelimede bilerek kalemin ucunu kırıyor. Bunu fark eden öğretmeni kalem açacağını masaya getiriyor ve Toni kalemin ucunu kırdığında kendi kalemi açıp eline veriyor. Artık Toni kalemin ucunu kırmadan yazıyor. Ama bu seferde sürekli kalemini yere düşürmeye başlıyor. . Öğretmen bu durum karşısında masaya birçok kalem getiriyor ve her kalem düştüğünde başka bir kalem veriyor. Sonunda Toni kendini ödevine vermek zorunda kalıyor.
Normal gelişimli çocuklarda kendini zorlamam iyi araştırılmış ve terapisi olan bir sorundur.
Bu durumda otistik çocuklar için de geçerli olan iyi niyetli ve tutarlı bir tutumdur. Çocuğun dersi engelleme çabalarını, dersi bitirene kadar görmemek lazım Dersi engellemek için başladığı her uğraş dersten sonrasına ertelenebilir. Tabii ki verilen bu söz tutulmalıdır.
Otistik çocukları ve diğer çocukları motive etmenin etkili bir yolu sevilmeyen görevi oyunlaştırmak.
Burada verilen örnekte olduğu gibi :
Christoph çoğu zaman ödevlerini yaparken çaba gösterir. Bazı günlerde ise konsantre olmakta zorlanıyor. Ders yapmamak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Masanın altına kayıyor, gülüyor, şaklabanlıklar yapıyor. Öğretmeni sabırla yaklaşıyor ve onu görmemezlikten geliyor. En sonunda bu oyundan vazgeçiyor ve dersine dönmek zorunda kalıyor. Ama derste pek ilerleme olmuyor. Bunun üzerine öğretmeni bir oyun buluyor. Oyunun adı “ sürpriz “. Bu oyunda öğretmen arkasını dönüyor ve bu sırada Christoph birkaç tane matematik sorusu çözüyor. Öğretmen dönüp baktığında Christophun ne kadar çalışkan olduğuna şaşırıyor. “ Ay, aferin sen ne kadar akıllı bir çocukmuşsun . Sen neler başarmışsın böyle “. Bu oyunu Christoph çok seviyor ve öğretmenini “sürpriz “ kelimesiyle karşılıyor.